Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu’nda Dünyanın Dört Bir Yanından İslam Âlimleri Bir Araya Geldi

19.04.2022
Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu’nda Dünyanın Dört Bir Yanından İslam Âlimleri Bir Araya Geldi
Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu’nda Dünyanın Dört Bir Yanından İslam Âlimleri Bir Araya Geldi

İslâm’ın temel kaynaklarından olan hadislerin Hz. Muhammed (s.a.v.)’e aidiyetini tesbit etmek üzere meydana getirilen birçok hadis kaynağının en fazla itibar göreni olan Sahîh-i Buhârî, Üniversitemiz tarafından düzenlenen bir sempozyumla yeniden gündeme taşındı. İslami İlimler Fakültesi’nin düzenlediği Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu, 1-3 Kasım 2019 tarihlerinde Üniversitemizin Başakşehir Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Yoğun bir dinleyici kitlesinin takip ettiği sempozyumda, yurt içinden ve yurt dışından konuyla alakalı önemli çalışmaları bulunan isimler tebliğ sundu.

1 Kasım Cuma günü gerçekleştirilen ve Hafız Mustafa Altın’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan açılış programında İslami İlimler Fakültesi öğretim üyemiz ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Serdar Demirel, İslami İlimler Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Bilal Aybakan, Rektörümüz Prof. Dr. Recep Şentürk ile Mütevelli Heyeti Başkanımız Prof. Dr. İrfan Gündüz birer konuşma yaptı.

“Sempozyumun İlanının Ardından 800 Tebliğ Özeti Geldi”

Prof. Dr. Serdar Demirel, Hadis literatürünün en önemli eserleri arasında yer alan Sahîh-i Buhârî’yi, bu alanın uzmanlarının, dünyanın dört bir yanından bir araya gelerek yeniden ele almaları amacıyla sempozyumu tertip ettiklerini belirterek, ilk ilana çıktıkları andan itibaren sempozyumun yoğun bir teveccüh gördüğünü, 800’den fazla tebliğ özetinin ellerine ulaştığını kaydetti. Sempozyum Tertip Heyeti olarak bunlardan 80 tanesini seçerek hakemlere gönderdiklerini aktaran Prof. Demirel, hakem süreçlerinin titizlikle işletildiğini sözlerine ekleyerek, sadece hakemler tarafından kabul görmüş tebliğlerin sahiplerini sempozyuma davet ettiklerinin altını çizdi. Bu tebliğlerin bilahire kitaplaştırılarak ümmetin ve kamuoyunun istifadesine sunulacağını da belirten Prof. Demirel, sempozyuma emek verenlere teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.

“Özgüveni Yüksek, Nitelikli Öğrenciler Yetiştirmenin Altyapısını Oluşturduk”

“Resulullah’ın (sav) sünnetine adanmış bir ömrün tecessüm etmiş hali olan Sahîh-i Buhârî’yi, geleneksel ve çağdaş yaklaşımlar ışığında yeniden ele almak üzere burada toplanmış bulunuyoruz” sözleriyle konuşmasına başlayan Prof. Dr. Bilal Aybakan, İbn Haldun Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi hakkında kısaca bazı bilgiler verdiği sunumunda, fakültenin lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde halen toplam 204 öğrencisi olduğunu, seçme öğrencilere nitelikli bir eğitim verme gayretinde olduklarını belirtti. Öğrencilerinin gelenekle irtibatlarının sağlam bir şekilde kurmaları için Arapça eğitimine, modern dünyayı ve Batı birikimini yakından tanımak adına da İngilizce eğitimine özel önem verdiklerini söyleyen Prof. Aybakan, bu anlamda İslami İlimler Fakültesi’nin, Üniversitemizin misyonunun önemli bir uygulayıcısı olduğunu kaydetti. Kurucusu olduğu Sahn-ı Seman Medreselerinde sadece 15 öğrenciye eğitim verilmesine yönelik halk arasında çıkan “15 talebe için bunca masrafa değer mi” yollu şayialara cevabında, Fatih Sultan Mehmed’in, mealen “Ben burdan 1 tane kaliteli talebe çıkması için bu medreseyi kurdum. 15 tane nitelikli talebe çıkacağını bilsem, 15 medrese kurardım” dediğini aktaran Prof. Aybakan, İbn Haldun Üniversitesi ve özelde İslami İlimler Fakültesi’nin sınırlı sayıda seçme öğrenciye nitelikli bir eğitim vermesinin arkasında da Fatih’in söz konusu bakışına sahip olduklarını sözlerine ekledi. “Özgüveni yüksek, kendi ilmî birikimimizin yanında dünyayı da hakkıyla bilen öğrenciler yetiştirmenin altyapısını oluşturduk” diyen Prof. Aybakan, bu bağlamda Mütevelli Heyeti’ne verdikleri maddi-manevi destekten ötürü teşekkür etti ve sempozyumun bir ilim ziyafetine dönüşmesi dilekleriyle sözlerine son verdi.

“Hadis, İslam Toplumunun Hafızasıdır; Hafıza Olmazsa Düşünce de Olmaz!”

Sempozyumun açılışında bir konuşma yaparak, bu sempozyumun, İHÜ İslami İlimler Fakültesi’nin bir muhaddis hakkında tertip ettiği ikinci sempozyum olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Recep Şentürk, geçtiğimiz sene düzenlenen ilk sempozyum olan Uluslararası Muhammed Mustafa el-Azamî Sempozyumu’nda sunulan tebliğlerin İbn Haldun Üniversitesi Yayınlarınca neşredildiğini, aynı zamanda Molla Gürani Tefsiri’nin de geçtiğimiz aylarda yayınlandığını sözlerine ekleyerek, “Yayınevimiz, Osmanlı ve İslam coğrafyası ulemasının bu kıymetli eserlerini, şanlarına layık bir biçimde yayınlayacak. Örneğin, ünlü Hadis âlimi Tirmizî’nin eserlerinin tahkikli neşri de, Muhaddis Muhammed Avvame Hocamızın riyasetinde gerçekleştirilecek.” dedi.

“Hadis, sosyolojik olarak bakıldığında, İslam toplumunun hafızasıdır. Hafıza olmazsa düşünce de olmaz” sözleriyle konuşmasına devam eden Prof. Şentürk, toplumumuzun son yüzyıllarda sistemli bir şekilde uygulanan politikalarla sosyal amneziden muzdarip olduğu, ülkemizde orijinal bilim, felsefe üretimindeki kısırlığın bu sosyal amneziden kaynaklandığı değerlendirmesinde bulundu. Bu bağlamda İslam medeniyetinin kurucusunun, inşa edicisinin Hadis ve Sünnet olduğunun altını çizen Prof. Şentürk, hadislerin ve sahih hadis kaynaklarının hayatımızdaki yerini vurgulaması açısından bu sempozyumun önemli olduğunun altını çizdi.

İbn Haldun Üniversitesi’nin mottosunun “fikrî bağımsızlık” olduğunu söyleyen Prof. Şentürk, bunun taklit’ten tahkik’e geçişi işaret ettiğini, öğrencilerinin tahkik ehli olmaları için çalıştıklarını ifade etti. İbn Haldun Üniversitesi olarak ülkemizden ve dünyadan önemli ilim adamlarını ağırladıkları bu kıymetli ilmî toplantılara, Aralık ayında Prof. Dr. Fuat Sezgin anısına gerçekleştireceğimiz İslam’da Medeniyet Bilimleri Tarihi Sempozyumu’yla devam edeceklerini belirten Prof. Şentürk, bugün açılışı gerçekleştirilen Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu’nun, ifade ve istifadenin en yüksek derecede olacağı bir sempozyum olması dileğiyle sözlerine son verdi.

“İmam Buhârî’ye ve Sahîh-i Buhârî’ye Verilen Değer, Hz. Peygambere (Sav) ve Onun Sünnetine Verilen Değerdir”

Prof. Dr. İrfan Gündüz de yaptğı konuşmada, bizim kültürümüzde bazı şeylerin ancak icazetle yapılabildiğini, Mesnevi, İhya gibi kitapların yanından Sahîh-i Buhârî’ninde ancak izacetle okutulabildiğinin hatırlatarak, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu, yani kitapların icazetle okutulması, onlara verilen değerin göstergesidir. İmam Buhârî’ye ve Sahîh-i Buhârî’ye verilen değer, Hz. Peygambere (sav) ve onun sünnetine verilen değerdir.”

Dünyanın dört bir yanından misafirlerin sempozyumda tebliğ sunacağını kaydeden Prof. Gündüz, özellikle Arap toplumlarıyla ilişkilerin önemine değinerek, “kendi kaynaklarımızı Batılılardan öğrenmemeliyiz. Eğer birbirimizi anlamak istiyorsak, aradaki ayrık otlarını kaldırmak lazım. Biz Arap ilmi-kültürel birikimini Batılılardan öğrenmeyelim, Araplar da bizim ilmi-kültürel birikimimizi Batılılardan öğrenmemeli.” değerlendirmesinde bulundu. Kendi içimizden bazı “ilim adamı” görünümlü insanların özellikle öne çıkartılarak, toplumun birliğinin dağılmasının ve nifak tohumları ekilmek istendiğini söyleyen Prof. Gündüz, bu insanların tek yaptığının oryantalistlerin fikirlerini alıp bu topraklara taşımak ve kafa karışıklığı yaratmak olduğunu söyledi. Sünnet olmasa ne namaz kılabileceğimizi ne zekat verebileceğimizi kaydeden Prof. Gündüz, bu insanların bizi kaidesiz, dayanaksız, mesnetsiz bırakmak istediklerini belirtti ve dikkatli olunması gerektiğini ifade etti.

“Eğer Tenkid Yapılacaksa, Bunun, Tenkid Edilen Eserlerin Meydana Getirilişindeki Hassaslıktan ve Derinlikten, Sarfedilen Yoğun Çabadan Nasibinin Olması Gerek”

Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu’nun açılış oturumu, Prof. Dr. Recep Şentürk’ün oturum başkanlığında; öğretim üyemiz Muhaddis Muhammed Avvame ve Diyanet İşleri eski başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımlarıyla gerçekleştirildi.

“Sahîh-i Buhârî’de Gizli Kalmış Bazı Hadis Tenkidi Yöntemleri” başlıklı tebliğinde Muhaddis Muhammed Avvame, her şeyden önce ilim taliplerinin yeterli bir ahlaka ve etik anlayışa sahip olmaları gerektiğini belirtti. Tenkitlerde bulunurken edep dairesinde hareket edilmesinin elzem olduğunu kaydeden Avvame, zamanının hadis otoritesi Dârekutnî’nin çalışmalarında Sahîh-i Buhârî’nin öneminin ve değerinin ortaya konulduğunu belirtti.

Geçmiş âlimlerimizin hassas ve dakik bir şekilde, çok ince bir şekilde işleyerek büyük eserler meydana getirdiklerini söyleyen Avvame, eğer tenkid yapılacaksa, bunun da eserlerin meydana getirilişindeki hassaslıktan ve derinlikten, sarfedilen yoğun çabadan çabadan nasibinin olması gerektiğini ifade etti. “İmamlarımızı çok iyi tanımalı, çok özel bir çaba göstererek anlamalıyız” diyerek konuşmasına devam eden Avvame, Sahîh-i Buhârî’nin bu manada özel bir kitap olduğunun, sadece rivayetlerin toplandığı bir kitap olmayıp, nerdeyse tüm İslami ilimleri meczeden bir nitelik taşıdığının altını çizdi.

“Bu Eserlerin Arkasında Bir Ümmet Var, Biz Ümmeti Gözetiyoruz”

Prof. Dr. Mehmet Görmez de oturumda “Buhârî’nin Sahih’inde Konu ve Rivayet Bütünlüğü” konulu bir tebliğ sunarak özetle şunları söyledi: “Günümüzde edepten uzak bir tenkid üslubuyla Hadis ve Sünnet tartışma konusu ediliyor. İfrat ve tefrite gömülmüş tartışmalar yaşanıyor. Bu görüntü bize, geçmişimize yakışmıyor. Buhârî’yi, Ebu Hanife’yi putlaştırıyorsunuz, deniliyor. Halbuki şahısları değil, onların yaptıklarının, verdikleri büyük eserlerin önemini vurguluyoruz, meydana getirilişlerindeki titizliğe bakıyoruz. Bu eserlerin arkasında bir ümmet var, biz ümmeti gözetiyoruz. Sünnet, kelimenin tam manasıyla, bir varoluş meselesi; ümmetin, medeniyetin varoluşu…”

Sünnet’in aynı zamanda manevi bir güç, bir hayat metodu olduğunu vurgulayan Prof. Görmez, Sünnet ve Hadis’in Asr-ı Saadet’i tüm çağlara taşıyıcı bir misyonu olduğunun altını çizdi. Sahîh-i Buhârî’nin de bu bağlamda önemini Hadis’ten aldığını söyleyen konuşmacı, sadece bu eserle alakalı kaleme alınmış büyük bir külliyatın varlığından söz etti.

Sahîh-i Buhârî’nin dört açıdan büyük bir kapsayıcılık örneği olduğunu belirten Prof. Görmez, bunların (1) Kur’an ve Sünnet’i birleştirme noktasında kapsayıcılık, (2) Siret ve Sünnet’i birleştirme noktasında kapsayıcılık, (3) İçerdiği konular noktasında kapsayıcılık ve son olarak, (4) Rivayetler konusunda kapsayıcılık olduğunu; bu anlamda Sahîh-i Buhârî’nin adeta bir tefsir kitabı da sayılabileceğini kaydetti. Bu dört noktanın, Buhârî’yi doğru yere oturtmak bakımından önemine ve özellikle üzerinde gerektiğine temas eden Prof. Görmez, “bizim bugün bu güzel portreyi tamamlamamız, bakış açılarımızı oluşturmada kendisinden istifade etmemiz lazım” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Sahîh-i Buhârî’nin Senetleri ve Sahîh-i Buhârî’ye Yöneltilen Klasik Tarz Eleştiriler Konuşuldu

Sempozyumun ilk oturumu, “Sahîh-i Buhârî’nin Senetleri” üst başlığıyla gerçekleştirildi. Başkanlığını İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zekeriya Güler’in yaptığı oturumda, Prof. Dr. Serdar Demirel, “Buhârî’de Ehl-i Bid’at Râviler Bağlamında Râfizî Abbâd b. Yakûb Sorunsalı”; Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Bünyamin Erul, “Buhârî’nin Sahih’inde İsnada Dair Değerlendirmeler” ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nden Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay, “Buhârî’nin Sahih’inde Hadis Râvileri İçin Uyguladığı İntika/Dakik Seçim Metodu” başlıklı birer tebliğ sundular.

Prof. Demirel tebliğinde, Şiilikle ve Rafızîlikle itham edilmiş raviler arasında en çok cerhedilen ravinin Abbâd b. Yakûb olduğunu belirterek, Sünni cerh ve tadîl kitaplarından hareketle ve sözkonusu râvinin Sünnî ve Şiî ricâl kaynaklarındaki yerini karşılaştırarak İmam Buhârî’nin Abbad’dan rivayet ettiği hadisin ilmî boyutuna temas etti. Prof. Dr. Bünyamin Erul ise sunumunda, İmam Buhârî’nin Sahîh’inde kullandığı bab başlıklarının tarihi süreçte çeşitli çalışmalara konu olduğunu belirterek, Buhârî’nin Sahîh’indeki bazı isnadlar ve metinlerle ilgili yaptığı değerlendirmeleri inceledi. Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay da yaptığı konuşmada, Buhârî’nin Hadis rivâyeti ilminde olduğu kadar dirâyet ilminde de zirve şahsiyetlerden biri olduğunu belirterek, Buhârî’nin Sahîh’indeki intikâ’/dakik seçim metodunu örneklerle açıkladı ve kendisine yöneltilen eleştirileri değerlendirdi.

“Sahîh-i Buhârî’ye Yöneltilen Klasik Tarz Eleştiriler”in konu edildiği ikinci oturumu, Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay yönetti. Oturumda İsveç’te akademik çalışmalarına devam eden Dr. Muhyiddin Şirinov, “Fakihlerin Sahîh-i Buhârî’deki Bir Takım Hadisleri Reddinin Ümmetin Sahîh’i Kabullendiği (Telakkî bi’l-kabûl) Söylemine Etkileri”; Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nden Dr. Khairil Husaini Bin Jamil, “Hatib el-Bağdadi’nin Buhârî’ye Yönelttiği “el-Cem’ ve’t-tefrîk beyne’r-ruvât” Hususundaki Eleştirilerinin Sahîh Hakkındaki Değerlendirmelere Etkileri” ve yine Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mohammed Abullais, “Elbânî’nin Bazı Buhârî Hadislerini Zayıf Sayarken Kullandığı Ölçüler ve İddiasının İlmi Değeri” başlıklı tebliğlerini sundular. Tebliğlerin müzakeresini ise İslami İlimler Fakültesi öğretim üyemiz Dr. Hamzeh al-Bakri yaptı.

Prof. Dr. Mohammed Abullais, sunumunda ünlü hadis âlimi Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî’nin çalışmalarına değinerek, kendisinin gayretli bir âlim olmasına rağmen Sahîh-i Buhârî’ye yönelik değerlendirmelerinde bazı hadisleri eleştirisinde ileri gittiğini sözlerine ekledi.

“Dönemin Konjonktürü Sahîh-i Buhârî’den Etkilendi”

Sempozyumun 3. oturumunun yöneticisi Prof. Dr. Bilal Aybakan, konusu ise “Sahîh-i Buhârî ve Modern Dönem Eleştirileri” idi. Oturumda, Cezayir Batna Üniversitesi’nden Prof. Dr. Merzouk Lamri, “Sahîh-i Buhârî ve Modernitenin Sorularına Kelâmî Bir Yaklaşım”; Mısır’da akademik faaliyetlerine devam eden Dr. Mohamed Yossry Abohador, “Buhârî’nin Hadis Eserlerinin Oluşumunda İtikadi Mezhebinin Etkisi”; Cezayir Emir Abdülkadir İslâm Üniversitesi’nden Dr. Nabil Belhay, “Sahîh-i Buhârî’nin Telifinde Dönemin Siyasi Konjonktürünün Etkili Olduğu İddiası ve Değerlendirilmesi” ve İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Ahmad Snober, “Mezhep, Siyaset ve Hadis İlişkisi: Buhârî’nin Sahîh’indeki Hz. Ali ile İlgili Rivayetlerin Değerlendirilmesi” başlıklı tebliğlerini sundu. Tebliğlerin müzakeresi ise Dr. Muhammed Mücir Hatib tarafından gerçekleştirildi.

Prof. Dr. Merzouk Lamri, tebliğinde modernitenin insanla alakalı olmayan, hissedilir olmayan her şeyi uzaklaştıran bir yaklaşıma sahip olduğunu, modernistlerin de bu bakış açısıyla Kur’an ve Sünnet’e yönelik birtakım değerlendirmelerde bulunduklarını kaydetti. İnsanları dinî alandan dünyevî alana taşıyan sorular sorarak inançları ve sabiteleri sarsan moderniteye karşı, ilmi Kelam’ın bir savunma ve direnç mekanizması olarak devreye girdiğini söyleyen konuşmacı, modernitenin örneğin Hadis’e ve özelde Sahîh-i Buhârî’ye yönelik “bunların dinî gayretten ortaya çıkmadığı, bilakis tarihi dönüşümlerle irtibatlı olduğu” gibi eleştiriler getirdiğini belirtti. Bu tip eleştirileri kelamî mekanizmayı kullanarak reddedebileceğimizi çeşitli örneklerle açıkladı. Modernizmin doğru bilgiye ve aklî iknaya ulaşma gibi bir niyetinin olmadığı, bilakis şüphe uyandırmaya çalıştığı değerlendirmesiyle sözlerine son verdi. Dr. Nabil Belhay ise, bizdeki modernistlerin, müsteşriklerin söylediklerini olduğu gibi naklettiğini belirterek başladığı sunumunda, İmam Buhârî’nin dönemin siyasi gelişmelerinden bağımsız bir şekilde ilmî çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. “O, dönemin konjonktüründen etkilenmedi, bilakis dönemin konjonktürü Sahîh-i Buhârî’yle şekillendi” değerlendirmesinde bulundu.

“Dil Zevkini, Selîkayı Kaybettiğimizde Kur’an ve Sünnet’le İrtibatımız da Zayıflamaya Yüz Tutuyor”

Sempozyumun ilk gününün “Sahîh-i Buhârî ve Çağdaş Sorunlar” konulu son oturumunu Prof. Dr. Bünyamin Erul yönetti. Cezayir-Tiaret İbn Haldun Üniversitesi’nden Dr. Mohammed Taibi, “Arap Diline Âşinalığın Zayıflığı ve Bu Durumun Sahîh-i Buhârî Hakkında Tereddütlerin Oluşmasına Etkisi”; Bingöl Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Thamer Hatamleh, “Sahîh-i Buhârî’de İsrâiliyât Bulunduğu İddiası: Cemâl el-Bennâ Örneği” ve Mısırlı araştırmacı Muhammed İlhami, “Modern Batı Kültürü Etkisinde Hadisleri Yanlış Anlama Problemi: Buhârî’deki “Yöneticilere İtaat” ile İlgili Hadislerin Değerlendirilmesi” başlıklı tebliğlerini sunarken, tebliğlerin müzakeresini de Doç. Dr. Abdulhameed aL-Sheesh yaptı.

“Bir kimse Arapçayı öğrenebilir, iyi de konuşup yazabilir ancak selîka dediğimiz dil zevki başka bir şeydir” sözleriyle konuşmasına başlayan Dr. Mohammed Taibi, Arapça dil zevkinin ve derinliğinin tarihî süreçte Kur’an ve Sünnet’le birlikte geliştiğini, örneğin Kureyş lehçesinin diğer bütün Arap lehçelerinden üstün olduğunun kabul edildiğini sözlerine ekledi. Bu zevk ve derinlik algısının son yüzyıllarda yavaş yavaş silinmeye yüz tuttuğunu kaydeden Dr. Taibi, “müsteşriklerde potansiyel olarak bir ‘şüphe’den bahsetmemiz mümkün, zamanla bizde de söz konusu şüpheler yerleşmeye başladı. Böyle birçok şüpheli husus, esasen dil zevki yoksunluğuyla ortaya çıktı” sözleriyle konuşmasına devam etti. Birçok İslam âliminin, zındıklığa düşme sebebi olarak Arapçayı hakkıyla bilmemeyi gösterdiğini belirten konuşmacı, bazı örnekler vererek bu durumu açıkladı. “Bugün Araplarla Arap olmayanlar, bu hususta nerdeyse eşitler; Araplar dahi dillerini hakkıyla bilmiyorlar” diyen Dr. Taibi, “dil zevkini, selikayı kaybettiğimizde Kur’an ve Sünnet’le irtibatımız da zayıflamaya yüz tutuyor” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

“İmam Buhârî’nin İlmî Kudreti, Kur’an’dan Çok Farklı Hikmetler Çıkarmasına Vesile Oldu”

Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu’nun ikinci gününde beş oturum gerçekleştirildi. İslami İlimler Fakültesi öğretim üyemiz Dr. İhsan Kahveci’nin yöneticiliğinde “Buhârî’nin Kaynakları”nın tartışıldığı 5. oturumda, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Halil Çiçek, “İmam Buhârî’nin Sahîh’in Tefsir Bölümünde Takip Ettiği Yöntem”; İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Monjed Abu Baker, “Buhârî’nin Sahih’in Tefsir Bölümünde Kullandığı Lügat Kaynakları ve Bunların Kur’an Metnini Anlamada Takip Ettiği Yöntemin Oluşumuna Etkisi”; Ürdün Üniversitesi’nden Doç. Dr. Abdel Karim Alwreikat, “Buhârî’nin et-Târîhu’l-kebîr Adlı Eserindeki Metodolojisini Bilmenin Sahîh’teki Yöntemini Anlamaya Katkısı” ve Irak Üniversitesi’nden Dr. Ahmed Dahham, “Buhârî’nin Sahîh’inde Kullandığı Kaynaklar: Ebu Bekr İbn Ebi Şeybe’nin Musannef’i Örneği – Karşılaştırmalı Bir İnceleme” başlıklı birer tebliğ sundular. Söz konusu oturumda tebliğlerin müzakeresi ise Dr. Abdurrahman Haraşoğlu tarafından gerçekleştirildi.

Prof. Dr. Halil Çiçek tebliğinde, İmam Buhârî’nin Kur’an ilimlerinde sağlam kadem basan bir âlim olduğunu, ilmî kudretinin Kur’an’dan çok farklı hikmetler çıkarmasına vesile olduğunu kaydetti. Bunun çok az kimseye nasip olduğunu, bu denli bir ilmî titizliği başka hiçbir muhaddiste görmediğimizi de sözlerine ekleyen konuşmacı, Sahîh-i Buhârî’nin bu anlamda tefsir ilmini zenginleştiren bir kitap olduğunu da vurguladı. Doç. Dr. Abdel Karim Alwreikat da sunumunda et-Târîhu’l-kebîr’in Sahîh-i Buhârî için bir veri tabanı sayılabileceğini, bu iki kitabın birlikte okunmasının daha faydalı olacağını, İmam Buhârî’nin söz konusu kitapta teorisini kurduğu şeyin pratiğini Sahîh-i Buhârî’de görebileceğimizi ifade etti.

Sahîh-i Buhârî ve Telakkî Bi’l-Kabûl

6. oturumda “Sahîh-i Buhârî ve Telakkî Bi’l-Kabûl” üzerine tebliğler sunuldu. Öğretim üyemiz Dr. Hamzeh Al-Bakri’nin “IV. ve V. Asır Muhaddislerinin Sahîh-i Buhârî’ye Yaklaşımları ve Sahîh’in “Telakki bi’l-kabûl”üne Tesiri”, Yalova Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Beyler’in “Sahîh-i Buhârî Hadislerinin Sıhhati Üzerinde İcmâ Meselesi”, Fas’ta akademik çalışmalarına devam eden Dr. Mohamed Zariouh’un “Bazı Çağdaş Araştırmacıların Ulemanın Tarih Boyunca Sahîh’teki Hadisleri Eleştirdiği İddiasına Dayanarak Bu Hadislere Rahatlıkla Dil Uzatılabileceği Yönündeki Yaklaşımlarının Değerlendirilmesi” ve Irak Sünni Divanı Vakfı’ndan İdrees Abed İbrahim’in “İmam Buhârî’nin Sahîh’indeki Hadislere Yöneltilen Eleştirilerin Değerlendirilmesi” başlıklı tebliğlerini sunduğu oturumda, Dr. Öğr. Üyesi Mahmoud Masri ise sunulan tebliğlerin müzakaresini gerçekleştirdi.

Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Beyler sunumunda, Buhârî’nin kısaca es-Sahîh olarak bilinen el-Câmi‘u’s-Sahîh isimli eserinin, tasnif edildiği tarihten günümüze kadar Kur’ân-ı Kerîm dışında hiçbir kitaba nasip olmayacak derecede büyük bir ilgiye mazhar olduğunu belirterek, bununla birlikte gerek ilk dönem gerekse son dönem bazı ilim adamlarının çeşitli sebeplerle bu eserlerde yer alan kimi hadislere tenkitler yönelttiğini ekledi. Ortada duran bu tenkitlere rağmen Sahih’teki hadislerinin sıhhati üzerinde bir icmâdan söz edilmesinin izaha muhtaç bir durum arzettiğini belirten konuşmacı, tebliğinde, “icmâdan söz edilirken acaba sözü edilen tenkitler göz ardı mı edilmiştir, yoksa böyle bir icmâ gerçekte yok mudur? Yine ‘sahih’ ve ‘icmâ’ kavramlarına yaygın olarak bilinenden farklı anlamlar mı yüklenmiştir, yahut başka bir izah mı söz konusudur?” sorularına cevap arayacağını ifade etti. Ardından Buhârî hadisleri hakkında nakledilen icmâın tekevvün ve nakil süreci ile mahiyetini ele alarak sunumuna devam etti.

“Zor ve Sıkıntılı Dönemlerin Defedilmesinde, Sahîh-i Buhârî Hatim Meclislerinin Bereketine İnanılıyordu”

Özbekistan Uluslararası İmam Buhârî İlmî Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Shovosil Ziyodov’un başkanlığını yaptığı 7. oturumda Sahîh’le ilgili muhtelif konular gündeme getirildi. Atatürk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Abdulvahap Özsoy, “Alphonso Mingana ve Buhârî’nin Sahîh’ine Yönelik Değerlendirmeleri”; Selçuk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Recep Tuzcu, “Müdrec Hadisleri Tespitte Buhârî’nin Sahîh’i”; Siirt Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Hamit Sevgili, “el-Câmiu’s-Sahîh Bağlamında Buhârî’nin Kıyas Algısı” ve İstanbul Üniversitesi’nden Dr. Mustafa Celil Altuntaş, “Osmanlı Döneminde Buhârîhânlık Geleneğinin Başlaması ve Osmanlı Hadisçiliğine Etkisi” başlıklı tebliğlerini sunarken, tebliğlerin müzakeresini de Dr. Öğr. Üyesi Seyit Ali Güşen yaptı.

1878’de çalışıp 1937’de vefat eden Mingana’nın, hayatı boyunca Ortadoğu’ya üç büyük seyahat gerçekleştirdiğini, buralarda topladığı el yazmalarını İngiltere’ye götürüp 3 katalogda derlediğini söyleyen Doç. Özsoy, bunların arasında bir de Sahîh-i Buhârî nüshasının olduğunu belirtti. Karbon 14 testi sonucunda bu nüshanın h. 370-391 yılları arasında istinsah edildiğini tespit eden Mingana, buna dayanarak nüshanın bilinen en eski Sahih nüshası olduğu değerlendirmesinde bulunmuş. Fakat katalogda 30 sayfası yayınlanan nüshadaki semâ’ kayıtlarına bakıldığında bu kayıtların en erken h. 420 yılına gittiğini söyleyen Doç. Özsoy, dolayısıyla Mingana’nın ilgili tespitinin yanlış olabileceğini ifade etti. Mingana’nın bulduğu elyazması nüshadan hareketle dile getirdiği bu ve benzeri iddiaların, modern oryantalist söyleme de konu olmadığını ekleyen konuşmacı, bunun sebebinin de bu iddiaların bizzat müsteşrikler tarafından geçersiz kılınması olduğunu kaydetti.

Dr. Mustafa Celil Altuntaş da sunumunda, Memluklerden itibaren, ilkin Şam Emeviyye Camii ve Ezher Camii’nde teberrüken oluşan Sahîh-i Buhârî hatim meclislerinin giderek değişik coğrafyalarda da görüldüğünden bahsederek, Memluk tarihçilerinin kayıtlarından hareketle bu geleneğin yaygınlık kazanmasının 7. asra götürülebileceğini söyledi. Moğolların işgalleri, veba salgınları gibi zor ve sıkıntılı dönemlerin defedilmesinde, bu meclislerin bereketine inanıldığını kaydeden konuşmacı, hatta bu meclislerin Memluk sultanlarının emriyle icra edildiğini de sözlerine ekledi. Osmanlı’da da durumun Memluklerdekinden farklı olmadığını belirten Dr. Altuntaş, Osmanlı toplumunda Sahih Buhârî hatim meclislerinin yaygınlık kazanmasının, I. Mahmut zamanında, 1740 yılında Ayasofya Camii’nde açılan kütüphaneyle başlatılabileceğini söyledi. Aynı dönemde Fatih Camii Kütüphanesi’nde bir Buhârîhane tesis edildiğini ifade eden Dr. Altuntaş, Ayasofya ve Fatih’e ek olarak, Hırka-i Şerif ve Nuruosmaniye camilerinde de söz konusu meclislerin icra edildiği bilgisinin tarihi kayıtlarda yer aldığını belirtti. Buhârîhanlık geleneğinin, Sahîh-i Buhârî ve Hadis tedrisini de tetiklediğinin altını çizen konuşmacı, bizzat Osmanlı sultanları tarafından bu geleneğin teşvik edildiği, örneğin fermanlardan, görevlendirmelerden ve bu iş için ayrılan vakıflardan hareketle bunun devlet destekli bir faaliyete dönüştüğü, hatta Ravza-i Mutahhara’da iki kişinin Sahîh-i Buhârî, iki kişinin de Şifa-i Şerif okumakla görevlendirildiği bilgisini verdi.

“Buhârî’nin Şartları” 8. Oturumda Ele Alındı

“Buhârî’nin Şartları”, Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu’nun 8. oturumunun konu başlığını oluşturdu. Prof. Dr. Bilal Aybakan’ın oturum başkanlığında, ABD-Vanderbilt Üniversitesi’nden Dr. M. Issam Eido ile Üniversitemizden M. Tayssir Safi, “Buhârî’nin Sıhhat Şartları: Epistemolojik Analiz”; Mardin Artuklu Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi M. Kamel Karabelli, “Buhârî’nin Sahîh’inde Bazı Zayıf Ravilerden Hadis Alma Konusundaki Esnekliği: Eleştirilen Buhârî Ravilerini İçeren Örnek Hadis Nüshaları”; ABD-Darul Qasim Okulu’ndan Bilal Ali Ansari, “İmam Buhârî ve Hanefîler: Buhârî’nin Hanefî Mezhebine Yaklaşımı” ve K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Abduljawad Alhrdan, “Buhârî’nin İmam-ı Azam’ı Eleştirmede Hocası İbn Ebi Şeybe’yi Takip Ettiği Meseleler: Hadis ve Usul İlimleri Açısından Bir İnceleme” konularında birer tebliğ sundular. Tebliğlerin müzakaresi, Doç. Dr. Abdel Karim Alwreikat tarafından gerçekleştirildi.

Dr. Öğr. Üyesi M. Kamel Karabelli, tebliğinde sahih hadislerin de dereceleri olduğunu, bu nedenle hadislerin sıhhat şartlarının çeşitli şekillerde zorlandığına dair bazı örnekleri paylaştığı tebliğinde, İmam Buhârî’nin ise râvînin sıhhati konusunda son derece titiz davranıp, intikâ mevzusuna özel önem verdiğini kaydetti. M. Tayssir Safi ise tebliğinde Buhârî’nin Sahih’inde yer verdiği hadisleri epistemolojik açıdan inceledi.

Sahîh-i Buhârî ve Metodolojisi, İki Farklı Oturumda Konu Edildi

Sempozyumun son oturumları olan 9. ve 10. oturumlar, “Sahîh-i Buhârî ve Metodolojisi” üst başlığıyla gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bekir Kuzudişli’nin yönetiminde gerçekleştirilen 9. oturumda, Lübnan Trablus Üniversitesi’nden Dr. Abdul Javad Hamam, “İmam Buhârî’nin Eleştirilen Hocalarından Yaptığı Rivayetlerde Uyguladığı “İntikâ” (Dakik Seçme) Yöntemi”; İslami İlimler Fakültesi öğretim üyemiz Dr. Muhyiddin Avvame, “Hadislerin İlletlerine İşaret Eden Bir Eser: el-Camiu’s-Sahih Uygulamalı Bir İnceleme”; Suudi Arabistan İmam Muhammed İbn Saud İslam Üniversitesi’nden Doç. Dr. Saleh Abu Sailik, “İbn Teymiyye’ye Göre, Buhârî’nin Sahîh’inde Rivayetler Arasında Farklılık Olduğunda Hataya İşaret Etme Yöntemi Eleştirel Bir İnceleme” ve Ürdün Hadis ve Miras İhyası Derneği’nden Dr. Ahmad Bashabsheh, “Sahîh-i Buhârî’nin Bab Başlıklarıyla Hadislerin Uyumu Problemi: Anlama ve Temellendirme” konularında tebliğlerini sundular. Tebliğlerin müzakereni gerçekleştiren isim ise Dr. Najmeddin Allissa idi.

Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Özşenel’in başkanlığında gerçekleştirilen 10. Oturumda ise, Ürdün Yermük Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mohammad Odeh Al-Hawari, “İmam Buhârî’nin Aynı Hadisi Tam ve Muhtasar Olarak Zikretmesi, Hadisi Kısmen Aktardığını mı, Yoksa Duyduğu Gibi Rivayet Ettiğini mi Gösterir?”; Malezya Bilimler Üniversitesi’nden Dr. Thuraya Ahmad, “Buhârî’nin Kitabu’l-Libâs’ı Örneğinde Sahih Hadis Etrafındaki Şüpheleri Ortadan Kaldıran İnceliklere Bir Bakış”; Cezayir’de akademik çalışmalarına devam eden Dr. Djıhad Neghmouchi, “İmam Buhârî’nin “İntikâ” ve “Tashîh” Yöntemleri Arasındaki Fark” ve İstanbul Üniversitesi’nden Nour Alhila, “İmam Buhârî’nin Sahîh’inde “Râvî Şüpheye Düştüğünde” Takip Ettiği Yöntem” başlıklı tebliğlerini sunarken, sunulan tebliğlerin müzakeresini ise Dr. Öğr. Üyesi Thamer Hatamleh yaptı.

Doç. Dr. Mohammad Odeh Al-Hawari, yaptığı sunumda İmam Buhârî’nin hafızasının kuvvetinden bahsederek, Buhârî’nin hadisleri şeyhlerinden ve hocalarından duyduğu şekilde naklettiğini ifade etti. Dr. Thuraya Ahmad de sunumunda benzer bir konuya temas ederek, ilk muhaddislerin hafızalarına güvenerek nakilde bulunduklarını, bunun yanında hadislerin Peygamberimizin (sav) vefatından epey sonra yazıya geçirilmesinin şüpheye sebep olduğunu belirterek, fakat eserde görülen inceliklerin farkedilmesinin, bu şüpheleri ortadan kaldırmaya yeteceğini ifade etti. Dr. Djihad Neghmouchi de tashih intikânın bir parçası olduğunu kaydederek, İmam Buhârî’nin en güvenilir hadis ravilerini seçtiğini ve hadisin ilim ehlinin kabul ettiği meşhur bir hadis olmasına dikkat ettiğini söyledi.

“Sahîh-i Buhârî, Tertibi, İşaret Ettikleri ve Açıklamalarıyla Tüm İslami İlimleri Kapsayan Özel Bir Kitap; Dolayısıyla Eserin İncelenmesi ve Tenkidi de Aynı Hassasiyet ve Uzmanlığı Gerektirir”

Uluslararası Sahîh-i Buhârî Sempozyumu, Prof. Dr. Serdar Demirel, Özbekistan İmam Buhârî Hadis ve İlimler Enstitüsü Müdürü Alimhan Yusufov ve Dr. Öğr. Üyesi Hamzeh Al-Bakri’nin sempozyumun geneline dair düşüncelerini paylaştığı kapanış oturumuyla sona erdi.

Alimhan Yusufov, katılımcıları İmam Buhârî’nin doğduğu topraklara davet ederken, Prof. Demirel ise İslam âlimlerinin tenkitten müstağni olmadığını, tenkidin biizm ilmî geleneğimizin olmazsa olmaz bir parçası olduğunu söyledi. Fakat tenkid ederken edebin de gözetilmesi gerektiğini hatırlatan Prof. Demirel, ifrat ve tefrit yaklaşımların ilmin önüne set çektiğini kaydetti. Prof. Dr. Serdar Demirel, İbn Haldun Üniversitesi olarak Muhaddis Muhammed Avvame riyasetinde 6 kişilik bir ekiple Tirmizi Projesi’nin başlatıldığını, 4 sene sürecek bu çalışmalar kapsamında Tirmizî’nin eserlerinin tahkikli neşrinin yapılacağını hatırlatarak konuşmasına son verdi.

Dr. Öğr. Üyesi Hamzeh Al-Bakri de kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, Sempozyum Tertip Heyeti olarak, çok yoğun oturumlara sahne olan sempozyumla amaçlanan hedeflere ulaştıklarını söyledi. Hadis’i savunanlarda da inkar edenlerde de duygusal yaklaşımların ağır bastığının gözlemlendiğini söyleyen al-Bakri, “biz burda ilmî derinliğe sahip bir programla ve bilimsel araştırmayı teşvik etmek maksadıyla konuyu kamuoyunun gündemine sunduk. Çeşitli bakış açılarını dinlemek ve yeni ufuklar açmak bakımından amaçlarımıza ulaştığımızı düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu. Hamzeh Al-Bakri, Sahîh-i Buhârî’nin tertibi, işaret ettikleri ve açıklamalarıyla tüm İslami ilimleri kapsayan özel bir kitap olduğunu, eseri incelemenin ve tenkit etmenin de aynı hassasiyet ve uzmanlığı gerektirdiğini, modernitenin va’zettiği basit ve sathî bakış açısıyla yapılan modernist değerlendirmelerin bu anlamda herhangi bir geçerliliği olmadığını söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.