Loading, please wait.

Arapça Yazma Eserler Tahkik Kursu (Başlangıç Düzeyi -I)

03.05.2019
Arapça Yazma Eserler Tahkik Kursu (Başlangıç Düzeyi -I)
İbn Haldun Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, sürekli eğitim merkezi (İHSEM) organizasyonuyla Dr. Hamzeh al-Bakri koordinatörlüğünde 30.01.2019-08.02.2019 tarihleri arasında 20 saat teori, 28 saat uygulama, toplam 48 saat olarak Arapça Yazma Eserler Tahkik Kursu (Başlangıç Düzeyi-I) düzenlemiştir. Kursa katılan 18 öğrenci kursu başarıyla tamamlayarak sertifikalarını almaya hak kazanmıştır.

İbn Haldun Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (İHSEM)’in organizasyonuyla, İslami İlimler Fakültemiz tarafından düzenlenen Arapça Yazma Eserler Tahkik Kursu, 30 Ocak 2019 Çarşamba günü Başakşehir kampüsümüzde başladı.

Başlangıç düzeyindeki Kurs’un açılışında İslami İlimler Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Bilal Aybakan bir konuşma yaptı. Ortaçağda dünyada iki “lingua franca” olduğunu belirten Aybakan, Arapçanın İslam dünyasında, Latincenin ise İslam-dışı dünyada ilim dili olduğunu; din’in kültürün tüm alanlarına hükmettiğini; İslam coğrafyasında etnik kökeni ne olursa olsun ilimle iştigal edenlerin dilinin Arapça olduğunu; son zamanlara kadar bunun asırlarca böyle devam ettiğini söyledi.

“İlme En Çok Müslümanlar Sahip Çıkmalı”

Konuşmasında İslam dünyasında tarihi süreçte ilimlerin gelişimini kısaca özetleyen Prof. Dr. Bilal Aybakan, İslam ilim ve kültürünün iki büyük kırılma yaşadığını; özellikle Bağdat gibi büyük ilim merkezlerini, kütüphaneleri yakıp yıkan Moğol İstilasına benzer şekilde, Batının İslam ülkelerini sömürgeleştirmesinin de önemli etkileri olduğunu; bu ikisinin bir anlamda İslam coğrafyasının hafızasını -bilerek ya da bilmeyerek- yok etmek gibi bir sonuç doğurduğunu ifade etti. Hikmetin Müslümanın yitik malı olduğunu, ilme en çok Müslümanlar sahip çıkması gerektiğini sözlerine ekleyen Aybakan, özellikle İstanbul’un yazma eserler bakımından oldukça şanslı ve zengin olduğu fakat bu yazma eserlere tam anlamıyla hakim olmadığımız değerlendirmesinde bulundu.

“Tahkik Boyutu Göz Ardı Edilmemeli, Hakkı Verilerek Tahkik Yapılmalı”

Arapçanın girift, zor bir alfabe olduğunu, özellikle kadim Arapça eserleri hata yapmadan okumanın büyük bir beceri istediğini hatırlatan Aybakan; modern insanın çoğu kez hadiselere anakronik bakarak geçmişte sanki bugünkü imkanlar varmış gibi düşündüğünü fakat o günkü şartlarda okumanın ve yazmanın çok da kolay olmadığını İslam âlimlerinden ve kitap istinsah eden geçmiş insanlardan örneklerle açıkladı. Yakın geçmişe kadar edisyon kritik dediğimiz tahkik yapan kişilerin maalesef çok azının, hakkını vererek bu işi yaptığını dile getiren Aybakan; yazma nüshanın eksik bir nüsha olup olmadığı tespit edilemeden, başka nüshalarla karşılaştırmalar yapılmadan, “tahkik” boyutu göz ardı edilerek gereken hassasiyet gösterilmeden birçok yazma eserin basılıp geniş coğrafyalara yayıldığını, geniş kitlelerce okunduğunu söyledi. Bunun ya bilmemekten ya da sabırsızlıktan kaynaklandığını, hatta bazı durumlarda eserden işine gelmeyen kısımları çıkartarak “ihanet” boyutuna kadar gidebildiğini sözlerine ekleyen Aybakan; bu insanlara geçmişte, Batı’da da Doğu’da da akademi camiasında rastlandığı gibi yazma eser kütüphanelerinde çalışan “uzman”lar arasında dahi rastlanabildiğine dikkat çekti.

“Birçok Yazma Eser, Tahkik Konusunda Ehil İnsanları Bekliyor”

Prof. Dr. Bilal Aybakan, konuşmasında, ilimler tarihi açısından Bağdat’ta bir varrak olan İbnü’n-Nedim’in (385/995) el-Fihrist, Kâtib Çelebi’nin (1067/1657) Keşfü’z-zünûn, C. Brokelmann’ın GAL (Geschichte der Arabschen Litteratur) ve son olarak rahmetli Prof. Dr. Fuat Sezgin’in GAS (Geschichte des Arabischen Schrifttums) adlı eserlerine de temas ederek, yazma eserlerin tespitinde bu kaynakların önemine özellikle dikkat çekti.

Nihayet son yıllarda yazma eserler konusunda ülkemizde belirgin bir canlılık, bir bilinçlenme yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Aybakan, Batı kütüphanelerinde de Doğu kütüphanelerinde de tahkik edilmeyi bekleyen yığınla ilmî eserin olduğunu, bunların hakkı verilerek okunup temellük edilerek vazifemizin bir kısmını yerine getirebileceğimizi; böylece geçmiş ilmî birikimimize daha net, berrak bir şekilde nüfuz edip güncelle doğru bağlantılar kurarak ilim üretebileceğimizi belirtti. Dolayısıyla usta-çırak ilişkisiyle tahkik konusunda ehil insanlar yetiştirmek amacıyla Üniversitemizde bu Kurs’u başlattıklarını söyleyen Prof. Dr. Bilal Aybakan, “güzel ve değerli olan her şeye sahip çıkıp destek oluyorlar” sözleriyle Rektörümüz Prof. Dr. Recep Şentürk’e ve Mütevelli Heyeti’ne teşekkür ederek sözlerine son verdi.

Photos